Makale
Devlet ve Adalet’in Değişen Doğasının Değişmez Olanla İrtibatı Üzerine-4
Devlet: Devlet, yeryüzünde yaÅŸama zorunluluÄŸundan kaynaklı kaçınılmaz bir moment olarak insanın varoluÅŸuna iliÅŸkin bir entitedir. Devlet, insanın kendi başına olmama cihetinin telafisidir. Kanaatimizce, vahyin belirttiÄŸi cennet serüveninde insanın –arkeolojik anlamda cennet ve teleolojik olarak cennet- devlete ihtiyaç duymadığı, duymayacağı görüşünün baÅŸka ÅŸekilde mantıklı açıklaması verilemez. Zira cennet serüveninde insan, kendi başına olma ve olmama cihetini tam gerçekleÅŸtirebilme imkânına kavuÅŸuyor ve cennette insanın sahne’yi var kılan büyük Öteki’yle kurduÄŸu varoluÅŸsal baÄŸ dışsal deÄŸil, içsel mahiyet arz ediyor. Ä°nsan yeryüzü serüveninde cennetteki büyük Ötekisi’nin yeryüzünde benzerini kuruyor. Bu benzerinin adı, devlettir. Dolayısıyla özel anlamda devlet genel anlamda insanın yeryüzünde oluÅŸturmaya çalıştığı “varoluÅŸsal tablo”, cennetteki serüveninin yeryüzündeki mimesisidir. Bu mimesis’in kopya olduÄŸu unutularak, orijinalmiÅŸ gibi sahiplenilmesi ahlak alanında zulme, düşünce alanında paradokslara yol açıyor. Bu yeryüzünde oluÅŸan/oluÅŸturulan insani hayatın “varoluÅŸsal tablo”su gerçek sahne’nin yerini nasıl alıyor? sorusu üzerinde durmamız icap etmektedir. BahsettiÄŸimiz mimesis’in kopya olmadığı, her dönemde ama özellikle modern dönemde daha ÅŸedit bir ÅŸekilde iktidar tarafından dolaşıma sokulmuÅŸ ve devletin ideolojik aygıtları tarafından insanlara bunun mutlak doÄŸru olduÄŸu telkin edilmiÅŸtir. Modern otoriter ve totaliter devletlerin oluÅŸumunu, cennetteki serüvenin yeryüzü mimesisi’nin gerçek sahne’nin yerini alma teÅŸebbüsünün radikalleÅŸtirilmesi olarak okuyabiliriz.
4.1
Devlet kurmak: Devlet kurmanın bir zorunluluk olduÄŸunu belirttiÄŸimize göre bu zorunluluÄŸun mahiyetini irdelememiz gerekir. Yargı söz konusu olduÄŸu zaman sıkça kullanılan bir deyimi, “adalet, mülkün temelidir”i zikretmek istiyoruz. Yani devletin en temel vasfı doÄŸrudan adalet kavramıyla, adalet kavramıysa devletle irtibatlı; bu iki kavram arasında neredeyse ontik bir baÄŸ söz konusudur. Ä°nsanın cennet serüvenindeki büyük Öteki’nin zatında tecelli ettiÄŸinden dolayı adalet ve otoriteyi bir ve tek ÅŸey olarak telakki edebiliriz. Adalet ve otoritenin ayrılması –ayrı ayrı ÅŸey olmasını kastetmiyoruz- insanın yeryüzü serüveniyle ilgilidir. Adalet ve otorite bir varlığın zatında cem olduÄŸu için, insanın cennette adaletle ilgili sorunlar yaÅŸaması teorik düzeyde mümkün olmakla birlikte böyle durumlarda, otoritesi her ÅŸeyin üstünde olan adil olan Öteki’nin, sorunu çözüme kavuÅŸturması Zat’ı gereÄŸi zorunluluk arz etmektedir. Ancak insanın yeryüzü serüveni için aynı ÅŸeyi söylememiz zor neredeyse imkânsızdır.
Her ne kadar büyük Öteki, tarihe ve dünyaya müdahale etmiÅŸ olsa ve insana bir “imkân” sunmuÅŸ olsa da, hatta insan bu imkânın bilincine varıp, kabul edip ve gerçekleÅŸtirmiÅŸ olursa da müdahil olan’la kuracağı irtibat –yeryüzünde mevcut olmasından dolayı- dışsal olacaktır. Bu dışsallığın içselleÅŸtirilmesinin yeniden cennet serüvenine geçiÅŸe/dönüşe kadar mümkün olduÄŸunu düşünmemekteyiz. Bu anlamda söz konusu “imkân”ın maksimum deÄŸerlendirilmesi ve istifadesi yeryüzü hayatında insana olabilecek en iyi, en ideal toplumu ve devleti kurmasına vesile olabilir ama hiçbir zaman yeryüzünde cenneti sahneleyemez. Yeryüzünün kendinde taşıdığı kabiliyet, böyle bir ÅŸeyin kurulmasına yetmiyor. Sahip olduÄŸu her ÅŸeyi harekete geçirse bile, insanın böyle bir sahneyi yeryüzünde kurabilmesi kendisine baÄŸlı olmayana sebeplerden dolayı imkânsızdır. Bu sebeple Müslümanların Asr-ı Saadet diye adlandırdıkları dönem bile cennetteki sahne’nin yeryüzünde kurulduÄŸu/kurulması anlamına gelmiyor.
Meseleye böyle bir yorum getirmiş olmamız, insanın yeryüzündeki yaşam-dünyasını aşağıladığımız anlamına gelmemelidir. İnsanın, cennetteki serüvenini taklit etme girişiminin yanlış olduğunu düşünmüyor ve hatta taklit girişiminin insan için yegâne kurtuluş yolu olduğunu savunuyoruz. Ama bu taklidin orijinal sahnenin yerini tutmasının yanlış ve mutlaklaştırılmasınınsa yeryüzündeki varoluşu imha edici boyutu olduğu kanaatindeyiz.
Sonuç
Ä°nsanın devlet kurma teÅŸebbüsünü anlattıklarımız muvacehesinde ele alacak olursak, bu teÅŸebbüsün, bir eksikliÄŸi giderme giriÅŸimi olduÄŸunu anlayabiliriz. Devlet sayesinde insan kendi başına olma cihetinin yeryüzünde yol açtığı sorunları giderebilme imkânını elde etmiÅŸ oluyor. Hegel’in “devlet, iradenin yeryüzündeki hareketidir” ifadesini bu baÄŸlamda ele almış olursak, devletin Tanrı’yı, -metinde kullandığımız tabirle insanın büyük Ötekisi’ni- temsil etme gücü yüksektir. Fakat Hegel’in olan’ı olması gereken olarak kabul etmesine katılmıyoruz, yoksa tespit ettiÄŸi noktanın doÄŸruluk payını haiz olduÄŸunu reddetmiyoruz.
Bu anlamda devlet, insanın yeryüzünde cennet sahnesini kurma giriÅŸiminin en baÅŸarılı örneklerinden birisi ve en önemlisidir. Devletin meÅŸruiyet kaynağının bu anlamda kendisinden kaynaklandığını düşünmekteyiz. Zira devlet kendisinde yeryüzünde cennetteki insanın bütün cihetleriyle kendisini gerçekleÅŸtirmesini saÄŸlayan büyük Ötekisi’nin mimesis’idir. Devlet olmaksızın, insan yeryüzünde kendisini bütün cihetleriyle gerçekleÅŸtirme imkânından mahrum kalmaktadır. Devlet olmaksızın insan, bir anlamda insan olmaktan çıkar. Ä°nsanın kutsal boyutunun garantisi olan devletin ortadan kalkmasının 2 anlamı mevcuttur ki bu anlamlar aynı anda aynı mekân için geçerli deÄŸildir. Bu iki anlamın birisi insanın cennetteki serüveniyle diÄŸeriyse yeryüzü serüveniyle ilgilidir ve her iki mekânda devletin ortadan kalma zorunluluÄŸu söz konusudur. Birinci mekândaki zorunluluk etik açıdan daha iyi, estetik açıdan daha güzel, ontolojik açıdan daha ontik/sahici aÅŸamanın mevcut olduÄŸundan dolayı insan lehine olan bir durumu imler. Ä°kinci mekândaki zorunluluk, birinci mekâna geçme istikametinde insanın kendi başına olma ve olmama cihetinin tam gerçekleÅŸtiÄŸi, müdahilin sunduÄŸu imkânın bütün boyutlarıyla gerçekleÅŸtirilmesi sonucunda vuku bulmuÅŸ ola bilir –ki birinci ihtimaldir. Ä°kinci ihtimalse insanın, müdahilin ona sunduÄŸu imkânı reddetmesi ve kendi başına olma cihetini en radikal boyutuna taşımasıyla, büyük Öteki’nin yeryüzündeki temsili olan fenomenin yani devletin yok olmasıyla olabilir.
Henüz yorum yapılmamış.